Eve giriyorum, dünyanın en güzel gülen annesiyle en tatlı babası beni olabilecek en içten karşılamayla içeri davet ediyorlar. Bebekler uykuda... oturup doğum albümlerine bakıyoruz, doğum hikaylerini dinliyoruz, ikiz doğumunun zorlukları, neşesi ve iki kolunun da dolu dolu olmasını anlatıyor adaşım anne. Türk kahvelerimizi de içtikten sonra bebeklerden önce Nil uyanıyor, güzel ve gülen gözleriyle bize bakıyor derken içerden Zoğrap'ın sesi geliyor, "bende uyandım" dercesine bizi yanına çağrıyor. Gidiyoruz, bize kocaman ve kızgın gözleriyle bakıyor, Aslında yeni uyanmış her çocuk gibi... Hangisine bakacağımı şaşırıyorum, o kadar güzeller ki... Makinamı elime almayı bile unutup hemen Nil'i kucağıma alıp bu sakin kıza bakıyorum, o da başımı omzuma yaslıyor ve uyanmaya çalışıyor.
Annesi Nil'in dolabından bir elbise seçmemi istiyor, fotoğrafta hangisi güzel olacaksa diye ekliyor ama yok, elbise falan umrumda değil, üzerinde ki şort-tulumla çekmek istiyorum, çünkü Nil'in papatya tokaları ve sürekli gülümseyen güzel suratı bana yeterli :)Diğer yanda Zoğrap... Babası, Zoğrap'la takım olmak istiyor, hemen onu da giydiriyorlar, tamamdır, başlıyoruz...
14 Haziran 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder